

İçi seni yakar,
Dışı herkesi kor eder.
Ne dünya ama…
Herkese yer var, ama kimse yerinden memnun değil.
Ne dünya ama…
Herkesi kendine bağımlı kılar.
Ne dünya ama…
Herkes unuttu dün geldiğini,
Ve yarın gideceğini.
Ne dünya ama…
Herkes iç içe yaşadı,
Sonunda herkes birbirine yabancı kaldı.
Ne dünya ama…
Yaşarken herkesi hem üzdü hem de neler neler öğretti.
Her bir insana farklı ödevler verdi.
Herkesin hikâyesi bambaşkaydı.
Ne dünya ama…
Kimini isyankâr yaptı,
Kimini filozof.
Sanki herkesin görevi dünyayı anlamaktı.
Ve herkes, her şeyden farklı anlamlar çıkardı.
Kimisi “Boşver her şeyi, sadece yaşa” dedi.
Kimisi, yaşadığı her şeyde bir umut aradı;
Kendine, yarına dair bir motivasyon.
Ne çoktu yaşamın rüzgarına kapılıp gidenler…
Ne az kaldı, kendini akışa bırakıp
İyilikte ödül, kötülükte ders bulanlar…
Dedim ya, dünya hepimizin dünyası güya…
Ama onu en çok benimseyenler,
Çoğu zaman herkesten önce terk etmedi mi?
Ne dünya ama…
Kimine kendini birkaç cümleyle anlattı,
Kimine ise ömür boyu sürecek bir bilmece sundu.
Peki ya siz?
Çözdünüz mü dünyayı?
Karıştı değil mi her şey birbirine?
Görevler, dersler, insanlar, değerler…
Karışmasın mı zaten?
Dünya dediğin başlı başına karmaşık bir yer.
Yardım etmiyor artık yolun başındaki
kırmızı, sarı, yeşil ışıklar.
Kimimiz durmayı bilmiyoruz,
Kimimiz de her şeyi bildiğimizi sanıyoruz.
İşte böyle be dostum…
Tuhaf bir yer burası.
Hem birçok şey var,
Hem de hiçbir şey yok.
Yine de…
Her daim bir umut vardır.
Aylin Özgür