

Hayatın en büyüleyici anları, planlamadıklarınla başlar. Ne zaman nerede, kimi göreceğini ya da hangi kelimenin içini darmadağın edeceğini bilemezsin. Ama bir bakarsın, o an gelmiştir. Beklemediğin bir yerde, hiç ummadığın bir zaman diliminde biriyle karşılaşırsın. Ve her şey değişir. İşte bu, tesadüfün ruhla dansıdır.
Tesadüf kelimesi çok sıradan gelir kulağa. Oysa arkasında evrenin ince ayarları, görünmeyen elleri, belki de yazılmış kaderin fısıltıları vardır. Bir bakışma, bir çarpışma, aynı anda aynı şarkıya denk gelmek… Bunların hepsi basit bir rastlantı gibi görünse de, ruhun bir başka ruha “seni tanıyorum” demesidir belki de.
Ruhlar tanışır önce. Gözlerin henüz farkında değilken bile, içindeki o derin taraf uyanır. O insan sana yabancı değildir; bir yerden tanıdık gelir. Belki bir hayalden, belki bir düşten… Onu ilk kez görmüşsündür ama içindeki bir şey “Geç kaldın” der, “Neredeydin bu zamana kadar?”
Bu an, ruha en çok yakışan andır. Çünkü burada akıl susar, planlar unutturulur. Sadece hisler kalır. Mantık o an için bir köşeye çekilir; çünkü bu bir hesap işi değil, bir ritim meselesidir. Tesadüf, içindeki saklı melodiyi bulur ve seni onunla dansa kaldırır.
Hayat dediğin, birbirine değmeden geçen binlerce insanla dolu. Ama biri vardır, göz göze geldiğinde tüm sesleri susturur. İşte tesadüf dediğin, o kişiyi tam zamanında, tam yerinde karşına çıkardığında büyü başlar. Ne sen eski sensindir, ne zaman eski zaman. O andan sonra, ruhun başka bir yöne dönmüştür artık.
Ve dans dediğin şey, sadece ayakların ritmi değildir. Bazen ruhlar öyle bir ahenkle döner ki birbirine, ne geçmiş önemlidir ne gelecek. Sadece “şimdi” vardır. Birlikte atılan adımlar, içten gelen bir uyumla ilerler. Kalbin bir başka kalbin dilini öğrenir. Gözlerin, hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan konuşmaya başlar.
Ama her dansın bir sonu vardır, derler. Tesadüf bazen bir an için gelir ve gider. Ama o dansın izi, ruhta kalır. Çünkü ruh bir kez tanıdı mı diğerini, o izi silmek kolay olmaz. Her köşe başında onu ararsın, her gülüşte o sesi duyarsın. Bazen bir şarkı çalar, bazen bir koku gelir burnuna, ve o dansın başladığı ana geri dönersin. Kalbin istemsizce hızlanır, ellerin üşür, gözlerin buğulanır.
Tesadüf, belki de evrenin sana küçük bir armağanıdır. Anlık ama sonsuz etkili. Çünkü bazı karşılaşmalar, bir ömrü başlatır ya da bir ömrün içinde yer etmiş bir rüyaya dönüşür.
Ve belki de en güzeli şudur:
Ruh bir kere dans etti mi, bir daha asla yalnız değildir.