

Elini göğe açtı.Kucaklarcasına bir açıştı bu. Sanki tüm göğü o iki küçük avuç içine sığdırmak istiyordu. O kadar büyük bir çaresizliğin ezilmişliğiyle akıyordu ki gözyaşları. İçini çeke çeke nefesi boğulmaya başlamıştı. Kalbinden diline yol alıyordu sözcükler. Yakarıyordu olsun diye tüm niyetleri.
Bu çaresizlik hiç yabancı değildi. Defalarca kez kendini böyle yakarırken bulmuştu. Sahi neden sürekli aynı noktada hapsoluyordu.Ne bir eksik ne bir fazla. Hep aynı döngüde,aynı noktada ruhu çekiliyordu. Bir sebebi olmalıydı!
Bir aynanın karşısına sandalye çekti. Kendini sorgulamaya başladı. Acımasızca, kendisi değilmişcesine ve tanımıyormuş gibi. Nihayetinde de bunu doğrulamış oldu. Kendinden hep emindi ama şimdi hiç birşey bilmediğini farketti. Uyanışı biraz darbeli ve ağır oldu. Çünkü tüm beğenileri sıfırlanır hale gelmişti.
Hayatının etrafına çizdiği o daireden hiç dışarı çıkmadığını farketti. Her güne başlayışı diğer günlerle aynıydı ve bitirirken de hiç birşey değişmiyordu.Bu yaşına kadar hiç risk almamış ve tehlikeli bulduğu her şeyden uzak kalmaya çalışmıştı. Geldiği noktada gördüğü şey asıl tehlikenin kendini kısıtlamak olduğunu anladı. Halkasının dışında bambaşka bir hayat olabileceğini düşünüp heyecanlanmaya başladı. Bir yerden tutunması gereken hayatın farklı dallarını deneyimleme hissine karşı koyamıyordu. En kötü ne olabilirdi? Şuana kadar herşeyin kendince en kötüsünü yaşamıştı. Olabilecek negatif her şeye aslında aşinaydı ve artık korkmuyordu.
” Hadi başlayalım” dedi aynadaki yansımasına. Kalktı yerinden ve yürüdü yenilenmiş kendine ve yeni renklere bürünecek hayatına.
Konfor genel anlamıyla güvenlidir. Ama o konfor bazen kendimize yaptığımız en büyük kötülüktür. Bazen yeni uyanışları reddetmek yerine dahil olmak bizi yükseltebilir. Kendinize kulak verin. Sevgilerle…